Rusya ve Ukrayna arasında Şubat 2022’de başlayan savaş devam ederken, Ukrayna tarafından, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda soykırım yaşandığını iddia ederek ülkesinin işgalini haklı göstermek için yanlış yere kullanarak uluslararası hukuku suistimal ettiği suçlamalarını içeren bir dava açılmıştır. Uluslararası Adalet Divanı, BM’ye bağlı bir yargı organı olarak, Ukrayna’nın taleplerinin çoğunu reddederken, Rusya’nın sözleşmelerin bazı maddelerini ihlal ettiğine hükmetti.
UAD, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş durumu göz önüne alınarak kararını açıklamış ve Rusya’nın, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme (CERD) ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme’nin (ICSFT) bazı maddelerini ihlal ettiğini belirtmiştir. Ancak, Ukrayna’nın daha geniş kapsamlı iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle bazı taleplerini reddetmiştir.
Kararı okuyan UAD’nin ABD’li Başyargıcı Joan Donoghue, Ukrayna’nın taleplerini sadece kısmen haklı bulmuş ve konuyla ilgili olarak karara varmıştır. Ayrıca, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçılara silah verilmesinin, Terörizmin Finansmanı Sözleşmesi kapsamında olmadığına işaret etmiştir.
Davada, Rusya’nın, Kırım’da Ukrayna dilinde eğitimi kısıtlamasının Irk Ayrımcılığı Sözleşmesi’nin ihlali anlamına geldiği belirlenirken, daha geniş kapsamlı iddialarını yeterli düzeyde ispatlayamayan Ukrayna’nın diğer talepleri reddedilmiştir.
Ukrayna’nın, Rusya’ya karşı açtığı davalar savaşın büyüttüğü bir kriz haline gelmiş ve MH17 sefer sayılı uçağın düşürülmesi dahil olmak üzere
üzerinde anlaşmaya varılamış bir sonuca ulaşılamamıştır. Hollanda’nın yerel mahkemesi, 298 yolcu ve mürettebatın ölümüne neden olan olayda iki Rus ve bir Ukraynalıyı mahkum etmiş ve anlaşmazlıklarla dolu durum devam etmektedir.
UAD’nin nihai kararından bugün açıklanmasının yanı sıra, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana en büyük insani felakete tanık olan bu savaşın sona ermesi için tarafların anlaşmaya varması beklenmektedir. Ancak, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlatılan dava 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine dair ikinci bir dava olması nedeniyle belirsizliğini korumaktadır.